Birkaç yıl öncesine değin Füsun Önal'ı, hançeresinden fışkıran güzel ezgilerle tanıdık. 5 kitabından ilkinin yayınlandığı 1990 yılından bu yana ise onu, beyninin kıvrımları arasından fışkıran uygarlık ve zeka kıvılcımlarıyla da tanımaya başladık.
Bu kitabında ise Füsun Önal'ı, çığlık atarken tanıyacağız.
Ve hayret! Hiç de hayret etmeyeceğiz.
Beyniyle hançere işbirliğinin doğal bir sonucu olarak atılan bu çığlıkla, çünkü çoğumuz, kendi beynimizin üretmek istediği ürünü göreceğiz, kendi hançeremizin yükseltmek istediği kükreyişi duyacağız.
Düşünen beyinlerin üretim temposunu yavaşlatmayı ve ürün kalitesini düşürmeyi amaçlayan bir ters rüzgar karşısında Füsun Önal'ın, meydan okunan bir naradaki yiğitlikle açtığı çığlığı, her şeyi etkisi altına aldığını sanan bu fırtına karşısında bile, dimdik ayakta kalabileceğin somut bir kanıtını da oluşturmaktadır.