Yaklaşık bir yüzyıl boyunca, sanayi toplumlarında toplumsal ilerlemenin doğal ufkunu refah devletinin yapılandırılması oluşturmuştur. Bugünse söz konusu refah devleti açmazda. Her şeyden önce çok masraflı bir hale gelmiş durumda. Sağlık harcamaları şu anki hızında artmayı sürdürürse, otuz yıl içinde hane gelirlerinin hemen hemen tamamını yutacak olduğu söylenebilir. Sosyal harcamaları karşılayabilmek için zorunlu kesintiler çok hızlı biçimde artırıldığından, hem şirketlerin verimliliği hem de ekonominin dinamizmi tehdit altında. Ancak refah devletinin, her şeyden çok, giderek daha bulanık ve bürokratik bir mekanizmaya dönüşmüş, refah devletinin temeli olan dayanışma ve yeniden dağıtım ilkelerinin silikleşmiş olduğunu görüyoruz.