1980 sonrasında hayatımıza yeni bir kavram karıştı: postmadernizm. Bu, kimilerine göre lanetli bir kavramdı. Kimileri de ona bir kurtarıcı olarak sarılmıştı. Postmodernizm, teknolojik gelişmelerin ortaya çıkardığı bir yeni dönem, bir ideolojiydi oysa. Bir tür düşünme biçimiydi. O nedenle hem boyutları geniş oldu hem de etkisi. Siyaset, ideolojiler, en geniş anlamda kültür, postmodernite içinde dönüştü, yeni anlamlar üretti.
Türkiye bu gelişmelerden payına düşeni almakta gecikmedi. ama Türkiye moderniteyle olan hesaplaşmasını da tamamlamamıştı. Tanzimat´tan bu yana devam eden arayış ne olacaktı? Cumhuriyetin birikimi yok mu sayılacaktı? bu sorular yanıt bekliyor ama dünya da yeni bir özgürlükler dönemine giriyordu. o yeni özgürlük çabalarının bir bölümü modernitenin sert ve katı yanlarının aşılmasını zorunlu kılıyordu. Hasan Bülent Kahraman bu kitabında postmoderniteyi bir kültürel, siyasal, toplumsal süreç olarak irdeliyor. postmodernite bağlamında kimlik, tarih, gelenek, akıl gibi batı metafiziğinin temel kavramlarını gözden geçiriyor. bunların toplumsal ve siyasal alanda olduğu kadar estetik düzeyde ne ifade ettiğini sorguluyor. bunu yaparken moderniteyi de kuramsal bir bakış açısıyla yeniden değerlendiriyor.