Hiçbir ressam Picasso kadar yaşadığı yüzyıla damgasını vurmayı başaramamıştır. Aramaktan ve bulmaktan asla vazgeçmeyen bir ressam, savaşa ve zorbalığa her zaman yapıtlarıyla karşı çıkmış, sanatını olağanüstü etkili bir silaha da dönüştürebilen bir siyaset adamı, zamanı kucaklayan, değiştiren bir şair, bir matador, bir boğa. Françoise Gilot şöyle diyor onun çalışmasını, üretkenliğini anımsayınca: Üç dört saat boyunca, gereksiz hiçbir jest yapmadan çalışabilirdi. Ona bu kadar uzun süre ayakta kalmak sizi yormuyor mu diye sormuştum bir keresinde. Başını sallayarak Hayır. Çalışırken bedenimi kapının dışında bırakırım, tıpkı Müslümanların camiye girmeden ayakkabılarını çıkarması gibi. Bu durumda, beden tamamen bitkisel hayatta sürdürür varlığını, ve bu yüzden biz, ressamlar, genellikle çok uzun yaşarız. Evet, Picasso hâlâ yaşıyor.
Tadımlık
25 Ekim 1881 tarihinde, Picasso İspanyanın güneyinde, Málagada büyük, beyaz bir evde dünyaya geldiği anda, neredeyse gece yarısı olmak üzereydi, saat tam olarak 23.15ti. Bu 25 Ekim günü, yıldızların ve ayın tuhaf uyuşumu gece yarısı göğünü sanki özel olarak apaydınlık kıldı, ve uykuya dalmış evlerin üstüne olağanüstü bir parıltı yaydı. BÖLÜM I İSPANYOL BİR ÇOCUKLUK Picassonun 8 yaşında, tahta üzerine yağlıboya ile yaptığı Picador, onun bilinen en eski resmidir. Picasso yıpranmış bir halde olmasına karşın, bu eserini hayatı boyunca saklamıştır. 14 yaşında, Barselonada, pastelle annesinin bir portresini yapar.