Yaşarken fark etmediğimiz, geçip gittiğimiz sokaklardan, caddelerden.
Yalnız ve yaralı insan yüzlerinden.
Gariplerin dünyasından.
Her hikâye yazarın tanıklığından süzülüp geliyor.
Ne ki hiçbiri öykü değil. Kurgu yok. Kurmaca yok.
Hayat kadar yalın, hayat kadar şaşırtıcı.
Çünkü orada yolcular, şoförler, satıcılar ve dahi güzel insan yüzleri var.
Yani hepimizin hikâyesi.
Yaşadığımız Şehir; her hafta alışveriş yaptığınız semt pazarını, her gün vapura bindiğiniz iskeleyi, otobüs beklediğiniz durağı sizin için kalabalık bir fotoğrafın parçası olmaktan çıkarıyor; fotoğraftakileri tek tek insanlar olarak gösteriyor ve şehir-insan ilişkisine başka bir pencereden bakıyor.