Amma saâdetlü sultanım, bu diyarın fukarası çokdur.
Hayırseverlik Osmanlı siyasal ve toplumsal kültürünün önemli bileşenlerinden biriydi. Tarihçi Amy Singer, sanıldığından çok daha karmaşık ve çok boyutlu olan bu kavramı uygulamadaki gerçeklikleriyle birlikte inceliyor. Yazarın yaklaşımı, deyim yerindeyse hayırseverliğin asla sadece hayırseverlik için yapılmadığını ortaya seriyor.
Yazarın mercek altına yatırdığı imaret kurumu, Osmanlı hayırseverlik kültürünün özgün bir ürünüydü. Hürrem Sultan tarafından Kudüste kurulan imaret ise hem Kanuni-Hürrem çiftinin siyasal-toplumsal projelerinin bir parçası, hem Hürremin dini vecibelerini yerine getirme ve kendi statüsünü ifade etme aracı, hem de saltanatın Kudüste yaşayan insanların toplumsal ihtiyaçlarına verdiği bir yanıttı. Diğer bir deyişle, Hürremin mürüvveti olan bu kurum, Kanuninin meşruiyetiydi.
Kitap, sayısız tartışmaya vesile olmuş bir kişilik olan Hürrem Sultana farklı bir gözle bakıyor. Kanuniyle arasındaki ihtiraslı aşk kadar ilgi çekici bir konu da Hürremin Osmanlıda kadınların iktidar ilişkilerindeki konumlanışlarına yaptığı özgün katkıydı. Kanuninin biricik hayat arkadaşı olmayı becermiş bu kadın, daha sonra, adı protokollerde resmen geçmese de, iktidar sahnesinin faal oyuncularından biri olmuştu.
Konuya çok farklı açılardan yaklaşan Singer (ilk kitabı Kadılar, Kullar, Kudüslü Köylüler yine yayınevimiz tarafından basılmıştı), hayırseverlik kavramını geniş eleştirel bir çerçeveye yerleştirerek Osmanlı İmparatorluğunda meşruiyet mekanizmaları, dinsel inancın toplumsal davranışlardaki etkisi, kadınların iktidar ilişkilerindeki rolü, merkezi iktidarla taşra toplumunun ilişkileri, yiyeceğin toplumsal tarihi gibi noktalarda da oldukça ilgi çekici saptamalar yapıyor.