Bu kitap nasıl oluştu? Biz bir ortak payda arıyorduk. Çelişkilerimiz ne kadar çok ve derin olursa olsun, mutlaka bir ortak paydamız olmalıydı. Aynı zamanda ve aynı coğrafyada yaşıyorduk. Birlikte yaşamanın bir yolunu bulmalıydık. Üstelik ortak paydamız olmayan noktalarda bile sabrı, tahammülü örgütleyemez miydik? Yani birlikte yaşamak bu kadar zor bir iş mi idi? Hem de 600 yıl süren bir imparatorluğun çoğul mirası içinden çıkıp gelen bir halk için. Öyle ki, tarihin bu en eski ve zengin uygarlıkları üzerinde yaşayan bir halk olarak eğer bunu başaramayacaksak, yazık bize!
Biliyor musunuz, insan aynı yolda yan yana, elele mücadele verdikçe, hiç farkın avarmadan yokoluyor korkularının, kuşkularının birçoğu, O'nun pek de Başka olmadığını, aynen bizim gibi iki kolu, iki bacağı olduğunu, aynen bizim gibi korkuları, kuşkuları, sevinçleri, dertleri, üzüntüleri olduğunu -çok ayıp ama yeniden- keşfediyorsunuz. Şimdi de bu noktadayız işte. Sivil toplumun ortak paydalarını arayan çalışmada gene yan yanayız. Birbirimizin ne yazdığını okumadan yazacağız, bir başka kişi yanyana getirecek bakacak, acaba ikimizin düşüncelerinin ortak paydası var mı, varsa ne kadar, nereye kadar? Bu sorunun yanıtını ben de merak ediyorum doğrusu.
Biri İslam, öteki Ateist bu iki zıt kutup, dünya görüşleri ne kadar aykırı olursa olsun, insanların İnsanlık ortak paydasında buluşabileceğine ve ortak dertler için ortak çözümler bulunabileceğine örnek oluşturuyorlar.