Bir çocuğun ruh sağlığını olumlu etkileyecek bir tek şey yapabilsek, ne yapmakla yetinebiliriz? Bu soruya bir çok cevap verilebilir. Benim cevabım: Anlamasını ve anlaşılmasını sağlayın. Elinizdeki kitap, bir annenin çocuğunu anlamasının ve çocuğunun kendisini anlamasını sağlamasının öyküsü. Sonu nasıl biterse bitsin, anlama ve anlaşılma çabasının anlatan öyküleri severim.
Kitabı şöyle bir özetleyivereyim: Bir anne, bir çocuk... Farklı bir çocuk, okul çağı geldiğinde zorlanmaları başlar; annenin ne olup bittiğini anlayıp, başa çıkmak için gereken adımları atması zaman alır. Hep birden hırpalanır, yıpranırlar bir süre... Anne ve ailenin dayanışma ile, öğrenme, dikkat, aşırı hareketlilik, bir çocuğun anlamasını ve anlaşılmasını önleyebilecek ne varsa, bu konularda bilgi sahibi olurlar önce... Sonra da problemleri kontrol altına almaya başlar. En önemlisi, herkes birbirini daha iyi anlamaya ve anlaşıldığını düşünmeye başlar. Yanlış anlaşılmasın; anlamak, anlaşmak ya da mutabık olmak demek değildir her zaman. Ya da, sorunların bitmesini de beklemeyin. Ama sorunları tanımak, onların çözülebilir ve çözülemez olan yanlarını belirlemek, umudu muhafaza edebilmek... Bu kitaptaki anne, çocuk ve aile büyüklerinin yapmayı başardığı şeyler bunlar. Kitabın kendisi de bu sürecin bir ürünü.
Farklılık, diğerlerinden ayrı ve başka olmak... Kitabın ana kişileri, Duygu annesi Alev, kendilerini farklı hissettiren, hatta dışlanmalarına sebep olan bir durumla nasıl başa çıktıkların anlatıyorlar. Hiperaktivite, çocuğun dünyayla ilişkisini bozan sayısız problemden birisi... Bütün problemler için, haklarındaki bilgimiz arttıkça, hakimiyetimizin de artacağını düşünüyorum. Hiperaktivite´yi de dizginlemenin, kontrol etmenin, ve hatta işe yarar hale getirmenin yolu bilgili olmaktan geçiyor. Bu kitap kesinlikle bu işe yarayacak.