Olamaz diyor sertçe, doğru melezim evet ama Türk'üm, Adım Neveser. Soyadımın Bosquet oluşuna takılı-yorsanız söyleyeyim. İlk eşim Fransız'dı, tamam mı?
Gerçekten yalnız mısın? diyorum.
Beni sevenleri sevememek gibi bir derdim var, diyor; Daha ilk eşimle birlikteyken duyumsamıştım bunu. Beni seveni ben sevmiyorum, benim sevdiğimse beni sevmiyor.
Öyleyse beni de sevmeyeceksin, yazık, diyorum şakayla.
Çizgi gibi kısılan gözleriyle yüzüme bakarken; Yani Uğur Mumcu'yu İranlılar, İslamcılar öldürmedi mi sizce? diyor alaycı bir tavırla.
Demek Amerika'da çorbaya sinek düşürmenin cezası 600 000 dolar, Türk askeri öldürmenin cezası 15 bin dolar, öyle mi?
İsrail dışişlerinden Yinon, 1982'de yayımlanan raporunda 'Irak, kuzeyde Kürt, ortada Sünni, güneyde Şii olmak üzere etnik ve mezhep ayrılıkları temelinde üç devlete bölünecek' demişti. Siz şu öngörüye bakın hele! Tarihe dikkat: 1982!.. İlk körfez savaşından dokuz yıl önce. Daha PKK bile sahneye çıkmamışken, İsrail 'Irak üçe bölünecek' diyor ve gördüğümüz gibi adım adım bölünüyor.
Kadehlerimizi kaldırıyoruz. Ud sesi geliyor öteden. Bir kız, incecik sesiyle hem çalıp nem söylüyor:
Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime..
- Tanışmamıza, diyor Neveser Hanım gülümseyerek.
Gözleri okyanus ve derin; teni toprak ve belki de sıcak.
Ekliyor:
- Ve yazdıklarınıza..
- Ve burada yatmışlara.. diyorum.
Duralıyor:
Evet, Gorbaçov, Toscani gibi ünlüler kalmış bu otelin kral dairesinde, Forbes´te yazıyor; ama ben onların şerefine içmem.
Kral dairesinin, eskiden hapishane müdürünün odası olduğunu nereden bilsin?