Emile Zola, kapitalist dünyada herkesin birşey sattığını, satacak bir şeyi olmayan kadınların bedenlerini, satacak bir şeyi olmayan erkeklerin onurlarını sattığını, kapitalizmin o erken döneminde gözlemlemiş, bu olguyu yaşamdan ihsan anlağına çıkarmayı tasarlamıştı. Nana, Emile Zola´nın ütopyacı sosyalist bakış açısıyla bu gerekten doğdu ve romanlaştı. Paranın, ve paranın yol açtığı entrikaların, başka bir deyişle insanın yabancılaşmasının en görkemli romanıdır. Nana bu bakımdan, yabancılaşma konusunda çalışan Marksistlerin sık sık başvurduğu bir roman olmuştur. Bugünün insana aykırı olan dünyasının değiştirilmesi, insanın insanca yaşayacağı bir dünyanın zorunlu olduğunu sergiliyor. Gelecek mutlu insanlık bir çocuğumuzun başkoyduğu ama hepimizin beklentisi olan bir değişimdir. Bu değişimi zorunlu kılan da Nana´da anlatılanlar. Okurlarımıza ulaştırmayı borç saydığımız bu romanı yayınlamakla kıvançlıyız.
(Arka Kapak)