Yıl 1789...
Fransa´dan kaynaklanan büyük devrim hem eylem hem de söylemleriyle Avrupa´ya dalga dalga yayılarak Batı monarşistlerini derinden sarsmaktadır. Bu dalganın uzantıları Doğu´ya, Osmanlı İmparatorluğu´nun payitahtı İstanbul´a da ulaşır.
Aynı yıl Osmanlı tahtına Üçüncü Selim çıkmıştır. Talih yıldızı ona Osmanlı padişahlarının en büyükleri arasında anılma şansını tanımıştır. Ülkenin çöküş nedenlerini anlamıştır, ruhen yenilikçidir. Hattattır, şairdir. Musiki alanında, çığır açmış bir bestekârdır.
Ama önemli bir eksiği vardır: Bütün bu niteliklerini olumlu sonuca vardıracak kararlılık ve yüreklilikten yoksundur. Bu yüzden, yenileşme çabalarında yoluna çıkan irticanın karanlık güçleri karşısında direnç gösteremez. Kan dökmekten hoşlanmayan, hassas ruhlu Üçüncü Selim, böylelikle kendi trajik sonunu hazırlamış olur.
Bu kitapta, Sultan Üçüncü Selim´in kurgulanmış ve romanlaştırılmış yaşamını, ülkeyi gerilik bataklığından çıkarma çabalarını, aşklarını, özellikle de musikiye olan tutkusunu okuyacak ve belki de şu yargıya varacaksınız:
Üçüncü Selim´in tahtı kandan, kinden, entrikalardan değil de, ´nağmelerden örülmüş´ olabilseydi keşke!