Neredeyse yüz elli modernleşme ideolojisiyle yönlendirilen bir ülkede yaıyoruz. Düşünce iklimimize, Aydınlanma iyimserliği ve pozitivizmle malul bir Batıcılık ile tekrar tekrar gelenekler icat ederek özküljtürümüze dönmekten yana olan bir gelenekçilik arasındaki kısır çekişme hakim ! Daha kimse modernliğin ne olduğu konusunda net bir görüşe sahip değilken, işin içine posmodernlik tartışımları da girince manzara iyice tuhaflaştı. Postmodernii, modernlik öncesine dönüş imkanı olarak çarpıtanlar da çıkarken; solun malum ir kesimi bunu yeni bir tür gericilk diye görüp rehavetini sürdürmeyi seçti. Biz modernlikle ilgili tartışmaların sosyalist solun kendini yeniden tanımlama girişimiyle doğrudan ilintili olduğunu düşünüyor ve bu tartışmaları vazgeçilmez buluyoruz.
Anthony Giddens´ın Modernliğin Sonuçları adlı yapıtı postmodern bir döneme geçildiğini reddetmesiyle ve modernliğin doğasını açığa çıkarmak için bir dizi yeni kavram geliştirmesiyle son derece özgün bir kitap. Ona göre postmodern bir dönemde değil modernliğin sonuçlaırnın radikalleşip evrenselleştiği bir dönemde yaşıyoruz. Modenrliğin temel paratmetreleri olan kapitalizm, endüstiryalizm ve ulus-devlet belirleyici önemlerini hala sürdürüyorlar. Ancak Giddens bu tespiitten daha öteye gidiyor.