Şu gerçekliği belirtmenin 'modern' Türk toplumunun bugününü kavramada zihinsel önceliği olduğunu düşünüyorum: Batı toplumlarında 'modernleşme' ve 'sivilleşme' birbirini tamamlayan, birbiriyle karşılıklı tekabül ilişkisi içinde olan iki süreç. 'Sivil toplum', 'Batı'da 'insanların çıkarlarını devlet dışında elde etmek üzere', meşruluğu kabul edilen örgütlenmeler biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu örgütlenmeler ise, başlangıçta, kentlerin siyasal hayatına hakim olan tüccar oligarşileridir. Şerif Mardin'in Cambridge Economic History of Europe'den aktardığına göre, bu oligarşiler bütün kozları ellerinde tutmuşlar, siyasal ve ekonomik gücü, kamusal ve özel yetkileri kendi bünyelerinde toplamışlardır. Mardin, bu kentli ticaret oligarşilerinin loncalara ve pazara hakim olduklarını belirtiyor. Dolayısıyla, 'sivil toplum'un kökeni, Batı Avrupa'da ortaya çıkan ve kendi kendine hükmeden kentlerdir. Kısaca, özerk yetkileri olan tüzel kuruluşlar...