İşte gerçekçi sanatın tarihe bakışı. İşte, yaşamın sanatçı ruhuyla irdelenişi. İşte sanatçı sorumluluğu, sanatçı gücü ve işte gerçek roman. Behram, babasının özgeçmişinden hareketle, yakın geçmişimiz ve insanlık tarihini irdeliyor. Bir ucunda krallar, imparatorlar, emperyalist güçler; bir ucunda Mustafa Suphi, 1917 Ekim Devrimi, genç cumhuriyet, Mustafa Kemal, devrimler, özgürlük savaşları. Bir ucunda Hitler`den Pinochet`ye katledenler, bir ucunda Che`den Deniz`e direnenler. Bir ucunda siyasi ihtiras ve körü körüne inanç; bir ucunda, kendine kader diye dayatılanlara halkın başkaldırısı. Emperyalist savaşlar, emperyalizmin dündeki ve günümüzdeki oyunları. Osmanlı`nın Ermenileri, Ermenilerin Türkleri kıyımı; kıyımların öksüz ve yetim bıraktığı çocukların dramı. Genç cumhuriyetin yükselişi ve düşüşü. Bir ucunda kan, acı, zulüm; bir ucunda rüzgâr, dağlar, ırmaklar. Kafkasların Kars`ta, İğdır`da, Aras`ın oluğunda, Ağrı`nın doruğunda atan kalbi... Behram, şiirden süzülmüş bir dil ve destansı bir solukla, teknolojiden büyüye, politik ihtirastan dine, küreselcilikten medyaya, yaşadığı çağla hesaplaşıyor. Anlattığı her şey inanılması güç, ama bir o kadar, yaşanmış, yaşanmakta olan gerçeklikler. Bir ömrü bir solukta dışa vuran, bir solukta okuyacağınız bir roman.