İstihbarat, Türkiye´de pek sevilmeyen bir konudur. Resmi dedikodu şeklinde algılanır. Bu tür bir algılama kendiliğinden oluşmamıştır ve bir ölçüde Türkiye´ye karşı gerçekleştirilen bir istihbarat faaliyeti olan psikolojik operasyonun sonucudur. Türk politikacısı istihbarattan uzak durur.
Türk üniversiteleri ve bilimadamaları istihbaratı bir araştırma konusu haline getirmezler. Oysa istihbaratsız, devlet yönetmeye kalkmak gözleri bağlı maraton koşmaya benzer. Ne nereye gittiğinizi, ne de rakiplerinizin nereye gittiğini, size çelme takıp takmadıklarını görürsünüz. Sadece öylesine koşarsınız. İstihbarat, Batı üniversitelerinde sadece bir ders değil, yüksek lisansda ayrı bir ihtisas dalı olarak okutulmaktadır. İstihbarat teknolojik gelişmelerdeki dev sıçramalara paralel olarak 20. yy´ın sonunda hızlı bir değişim sürecine girmiş, merkezi ve devlet niteliğindeki tekelini yitirirken, yeni alanlar istihbarat alanları olarak ortaya çıkmaya başlamıştır.