Bu kitapta derlenen yazılar, yüzyıllık bir tarihi ve günümüzdeki gelişmeleri çeşitli yönleriyle ele alıyor. Ama hepsinin temelinde çok önemli bir tespit var: Dünya, ulus-devletlerin aşındığı, ulus-üstü oluşumların ağırlık kazandığı yeni bir döneme girmekte. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu gibi eski tür imparatorlukların ve ulus-devletlerin başarı ve başarısızlıklarını yeniden değerlendirip günümüzün yeni imparatorluklarının oluşum süreci için dersler çıkarmak mümkün. Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu`nun son dönemindeki siyasi ve toplumsal projeler, gerçekleştirilmeyen potansiyeller üzerinde duran Keyder, ulus-devleti kaçınılmaz bir aşama olarak görmemenin önemine işaret ediyor. İmparatorluğun varisi olarak Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunu, geçirdiği evrimleri, sınıf dengelerini ve devletin hakim ideolojisi milliyetçiliğin niteliğini irdeleyen makaleler karşılaştırmalı bir perspektife dayanıyor. Kitapta ayrıca küreselleşme sürecinin imkanları ve sorunları araştırılıyor. Keyder`e göre, bu süreci yekpare bir Batı üzerinden düşünmek yanlış. Tersine, şu anda dünyanın geleceğini belirleyecek en önemli medeniyetler çatışması, ABD ile Avrupa`nın temsil ettiği modeller arasında yaşanıyor. Türkiye`nin önündeki yol ayrımı, basit bir jeopolitik seçimin çok ötesinde, yönetim biçimi, sosyo-ekonomik düzen ve devlet-toplum ilişkisi açısından yaşamsal bir karar verilmesi anlamına geliyor.