Dr. Freudun Paltosu, dedim.
Efendim?
Biliyor musun palto insanı ısıtır, ama aynı zamanda gizler de, içini dışına çevirmeliyiz. İçi
görünsün diye.
1990ların başında, yakın bir arkadaşının ölümünden sonra kendisine kalan belgeler
arasında birtakım mektuplar bulan yazar, mektupları yazan ve sadece adının baş harfini
bildiği bir Alman mültecinin izini sürmek üzere Los Angelese gider Melekler Şehrine.
Berlin Duvarının yıkılışının ve Doğu Almanyanın fiilen sona ermesinin ardından çıktığı
bu seyahatin nedeni, iz sürmek yanında Doğu Alman İstihbarat Örgütü Stasideki kendi
dosyalarının ve işbirliği belgelerinin ortaya çıkarak karalama bombardımanına tutulmasıdır.
Ancak Los Angeleste de Amerikan yaşamına uyum sağlamakta zorlanır, Nazi döneminde
iltica etmiş entelektüel ve sanatçıların bıraktığı izler, tanıştığı Yahudi kökenli kişilerle
arasındaki soykırım yüzleşmesi, çöken komünist bir ülkeden gelmesinin yarattığı kuşkular
ve tereddütler, yazarın düştüğü bunalımı perçinler. İkinci Dünya Savaşının sonuna, Doğu
Almanyanın ilk günlerine kadar uzanan ve zamanla, katman katman yüzeye çıkan anılar,
anlatımın içine mozaik döşer gibi katılıyor ve önce Nasyonal Sosyalizmi, sonra Doğu Alman
sosyalizmini, arkadan da iki Almanyanın birleşmesini yaşayan bir Alman aydınının gözüyle
aktarılıyor. Melekler Şehri, Almanyanın yetiştirdiği en önemli yazarlardan birinin ölümünden
önce tamamladığı son romanı.