Arkadaşlık dünyayı paylaşmaktır. Aşk gibi.
Gördüğü her şeyi upuzun bir zamanın içindeki etkileşimleriyle yaşayan iki insan... Birbirlerine açılırken kendilerini de açan. İnsanı insan yapan kültürü anlama ve kavrama arzusuyla serpilen bir ilişki. Özlemin kırbaçladığı, dolu dizgin mektuplarla çoğalan dal budak salan arkadaşlık, dostluk, gürül gürül Anadolu ve güneşin altındaki dünya... Karşı duramadıkları bir istekle, kimi zaman sevecenlikle, kimi zaman öfkeyle ama hep coşkuyla tartıştıkları konu ise, doğumla ölüm arasındaki çizgide nedir bir insan olmak? Kültüründen arındığında ne kalır insandan geriye? Kültür nedir? Doğu kültürü, Batı kültürü diye dünya insanlarına dayatılan yapay ayrım ne götürüyor insanın yaşamından ve ardında bıraktığı tarihten?
Yaşama coşkusunu bilme tutkusuyla besleyen Halikarnas Balıkçısının düşünce dünyasında gezinirken, iç dünyasına tanık olurken insanlığa ve insanı besleyen toprağa yeniden bakma isteği, kendiliğinden ateşleniyor.
Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı dünyaya bırakılmış bir vasiyet.