İki yüzyılın büyük bir gürültüyle bir araya geldiği yıllarda, dünyanın en kalabalık kıtası ile dünyanın en zengin kıtasının birleştiği bir ülkede İbrahim adında biri yaşadı. ...Ve yok oldu. Evet, ortadan kayboluverdi. Meçhul'de Gaye Boralıoğlu, korunaklı sitelerin, yüksek plazaların, lüks kafelerin olmadığı öteki dünyada İbrahim'i arıyor. Daha karnına düştüğü anda bu oğlanda bir acayiplik olduğunu anlamış olan annesine, onu koynunda uyutan ablasına, askerdeyken hakikatle ilişkisi
sallanmaya başlamış ağabeyine anlattırıyor İbrahim'i. Amcasının ortağı Süleyman, onun eski karısı konsomatris Seda Sayar, onun ahbabı otelci Sadık, tarikat şeyhi Şıh Kadir... İbrahim'i sokaklarda dövüştüren... Yani hayatları roman olamayan, film olamayan, olsa da kendileri bunun
başrolünde yer alamayan, anca üçüncü sayfa haberlerinde kahraman olabilen insanlar konuşuyorlar. Gaye Boralıoğlu, Manuel Çıtak'ın fotoğraflarından yola çıkarak yazdığı bu romanda İbrahim'i ararken bir yandan da memleketin hallerine ışık tutuyor. Boralıoğlu'nun romanıyla edebiyat, fotoğrafın içinden geçerek gerçeğe ulaşıyor. Bu gerçeğin adı, yok sayılan hayatlar.