Enis Batur diyor ki: her biçim bir indirgemedir, sınırlama, kısıt, uzlaşma çizer boyutlarını, özelliklerini. Bir kalıp olduğunu söylüyor zarfın. Bir form, bir gövde, bir oylum. İşlevin belirlediği, biçimlendirdiği bir araca, rulodan keseye uzanan bir tarihin içinden geçip, indirgenmiştir...
Zarf mı anlatır, mazruf mu? Doğrusu her ikisi de işin ustası sayılır. Mazrufa mı takıldınız? Eskilerin bir lafı var, zarfa değil mazrufa bakmalı diye, mazrufa, yani zarfın içine konana. Enis Batur´un okuyucusuna gönderdiği bu özel postanın, zarfın kendisi Mazruf ancak bu özel kitap, yazara gönderilen mektuplardan değil, o mektupların içinden çıktığı 88 zarftan oluşuyor. EB´yi yeni macerası için harekete geçirense, o nesneyi, yani zarfı kullananların içinden geçerek, aralarında dolaşarak bir ölçüde okumak, daha çok okutmak ve göstermek isteği.
Zarf içindeki kadar çok sözcük, dokunuş, şifre içermese de örtüp sardığının habercisi olan, bir tür sinopsis gibidir. İçindekini ele verir, içindekini söyler... Mazruf´u oluşturan 88 zarf, okuyucunun hayal gücünü harekete geçirmekle kalmıyor, bir dedektif gibi, küçük izlerden hareket ederek, EB´nin tüm bu ne? dost tanıdıktan nasıl mektuplar aldığını hayal etmeye sürüklüyor. EB, zarfların yarısına düştüğü notlarda mektup içeriklerine dair ipuçlarını da üflüyor zaten insanın zihnine. Sevgi net mesela, özlem bariz, coşku, sıcaklık, mesafe, şefkat, şaşkınlık, itiraz, hayranlık, alışkanlık da öyle. Çoğaltılabilir.
Üst üste birkaç gece boyunca otuz yılın zarfları arasında dolaştı EB. Seçti, eledi, dizdi. Gizemli bir Mazruf çıktı ortaya. Meseleyi çözmek, hikayeyi yazmak size kalmış.
Okumayı sever misiniz? Baktığınızı görür, gördüğünüzü okuyabilir misiniz? Göstergelerden saklı metinlere ulaşılabilir, iddiasında mısınız? Gözünüz aydın! Enis Batur, zarf okumaları için davetiyenizi Okuyan Us´tan gönderiyor: Mazruf.
(Tanıtım Bülteni´nden Alıntı)