İslâm tefekkür tarihi içinde, iman esaslarının ve dolayısıyle İslâm dininin felsefesini yapan kelâm ilminin önemi yerli ve yabancı araştırıcılar tarafından kabul edilen bir husustur. İbn Küllâb el-Basrî yi, hatta tekvin ve halku l-Kur ân konusunda kelâmı bir yaklaşım sergileyen Halku efâli l-ibâd adlı eseriyle Buhârî yi göz önünde bulundurduğumuz takdirde hicri III. asırdan başlatabileceğimiz Ehl-i sünnet kelâmının tefekkür tarihimizdeki yeri ise başka bir önem taşır. Zira sünnî kelâm ekolleri büyük Müslüman çoğunluğunu asırlar boyu kendine bağlamayı başarmış ve literatürümüze hem kemiyet hem de keyfiyet bakımından pek zengin eserler kazandırmıştır.
Bibliyografik veya biyografik kelâm tarihi yazarları, sünnî kelâmın kuruluşunu Ebu l-Hasen el-Eş arî ile başlatıp onun mensuplarıyla devam ettirme alışkanlığını genellikle göstermekteyse de kanaatimizce bu tutum gerçekle bağdaşmamaktadır. Tabakât kitaplarında büyük bir kelâmcı olduğu ve yüzlerce eser telif ettiği ifade edilen İmam Eş ari den intikal edip elimize ulaşan kitaplar ona nisbet edilen payeleri pek de isbat edici mahiyette görünmemektedir. Bilindiği üzere değerli bir akâid mezhepleri tarihi olan Makâlâtü l-İslâmiyyîn, başkalarına ait görüşleri nakletmekte, fakat müellifine ait olmak üzere kayda değer fikirleri kapsamamaktadır. Onun el-İbâne si selef mezhebini terviç eden ve kendisinin Ahmed b. Hanbel e bağlılığını dile getiren bir risale durumundadır. Kelâm metodunu kısa fakat ilgi çekici ifadelerle müdafaa eden İstihsânu l-havd fî ilmi l-kelâm ın ise -iddia edildiği üzere- onun i tizal dönemine ait bir kitapçığı olması kuvvetle muhtemeldir.
Ancak şunu belirtmek mecburiyetindeyiz ki sünnî kelâmın Eş arî tarafından kurulması şüpheli ise bile onun mensuplarınca geliştirildiği veya bu kelâmın gelişmesinde mensuplarının büyük katkıda bulunduğu münakaşa götürmez bir gerçektir.
Tabakât kitapları, Mâverâünnehir in hareketli fikir muhitinde yetişen Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ye ait olmak üzere epeyce eser kaydetmektedir. Ancak onlardan bugün elimizde mevcut olan sadece Te vilâtü l-Kur ân, Kitâbu t-Tevhîd ve muhtemelen Akîde den ibarettir. 1971 yılında Kahire de bir cilt (Kur ân-ı Kerîm in birinci cüz ü), 1983yılında da Bağdad da yine bir cilt (Bakara suresinin sonuna kadar) halinde neşrine başlanan ve maalesef devamından haber alınamayan Te vilâ-tü l-Kur ân ın kelâm kültürü ve aklî istidlal açısından büyük bir değer taşıdığı ve neşredilmek üzere ilim adamlarının himmetini beklediği şüphesizdir. Kitâbu t-Tevhîd de daha sağlam ve daha hizmetli bir neşre açık olduğu gibi, tercüme edilmeye ve çeşitli indekslerle istifade edilebilir hale getirilmeye muhtaç görünmektedir. Mâtürîdî ye nisbet edilen Akîde risalesinin Y. Ziya Yörükan tarafından gerçekleştirilen neşir ve tercümesi de takdirle yad edilmelidir.
Kitâbu t-Tevhîd ve Te vilâtü l-Kur ân dan hareket etmek suretiyle kelâm tarihi açısından değerlendirme yapıldığı takdirde İmam Ebû Mansûr el-Mâtürîdî nin, klasik sünnî kelâmın kurucusu olduğunu söylemek ilmî emanetin gereği gibi görünür. Söz konusu eserlerde yer alan kelâm terminolojisi, kelâmî tefekkür ve muhteva dikkate alınarak verilecek bu hüküm mübalağalı sayılmamalıdır.
Hanefî mezhebinin yayılışından itibaren günümüze kadar bu fıkıh mezhebine bağlananlar akâid açısından genellikle Mâtürîdî olduğuna ve tek başına Hanefiyye nin, Müslüman nüfusun yarısından fazlasını temsil ettiğine göre, Mâtürîdiyye de en büyük akâid mezhebi olmalıdır. Bununla birlikte bu fırkaya ait eserler yayın dünyasında pek az göze çarpmaktadır. Bunun çeşitli faktörleri arasında araştırıcıların ve özellikle Mâtürîdiyye âlimlerinin -izahı imkânsız- ihmalini altını çizerek belirtmek gerekmektedir.
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî nin telif, imla veya takriri sonucu vücud bulmuş bir eser olma ihtimali zayıf görünse de en azından onun görüş ve düşünüşlerine paralel olarak nisbeten erken dönemlerde kaleme alınmış Akîde risalesi üzerine Şafiî ve Eş arî âlim Sübkî nin meydana getirdiği eser es-Seyfu l-meşhûr fi şerhi Akîdeti Ebî Mansûr da, kanaatimce ihmal edilmemesi gerektiği halde neşri gerçekleştirilmeyen bir Matürîdiyye-Eş ariyye kaynağıdır. Bu anlayış içinde MÂTÜRÎDÎ NİN AKİDE RİSALESİ VE ŞERHİ adı altında bir çalışma yapmayı faydalı buldum.
Çalışmanın Türkçe kısmında Mâtürîdî nin hayatı ve eserlerine kısa bir bakış yapıldıktan sonra Kitâbu t-Tevhîd ve Te vîlâtü l-Kur ân ın ışığı altında onun kelâmı görüşleri sunulmuş, sonra da ona nisbet edilen Akîde risalesinin ve buna ait şerhin nüshaları hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Bu arada sarih Sübkî kısaca tanıtılmış ve şerhin tahkiki sırasında takip edilen metod anlatılmıştır. Eserin Türkçe kısminin işlenişi sırasında başvurulan kaynakların bibliyografik künyeleri bu kısmın sonunda sunulmuştur. Daha sonra da es-Seyfu l-meşhûr un tercümesi verilmiştir.
Çalışmanın Arapça kısmı es-Seyfu l-meşhûr metninin ilmi neşrine tahsis edilmiştir. Metnin bitiminde dipnotları, nüsha farkları ve bu kısmın hazırlanmasında başvurulan kaynaklar yer almıştır.
Mâtürîdî nin Akîde Risalesi ve Şerhi adlı çalışmamla Mâtüridiyye ekolü ve dolayısıyle sünnî kelâm literatürüne -belli bir ölçüde de olsa- katkıda bulunabilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.