Jack London genellikle en olgun eseri olarak görülen Martin Eden´de kendi zengin yaşamının bir kesitini, belki de en geniş açılı kesitini hiçbir şey gizlemeden gözler önüne seriyor. Genç bir adamın kendi kötü koşullarını aşmak ve yüksek sınıfların sahip olduğunu sandığı bilgi ve kültürü elde etmek için giriştiği ölümüne çabanın öyküsünü anlatıyor.
Martin Eden düşlerinin nazlı kızını yüksek sınıfın ince zekli, kültürlü insanlarının arasında bulmuştur. Yazdığı yazılarla o kızın narin, uysal ruhuna ulaşmaya çalışır. Bu kıza duyduğu sevgi Martin´i en güzel ve dokunaklı aşk öykülerinden birinin kahramanı yapar. Kıza ulaşmak için bütün engelleri aşmaya, bütün acılara katlanmaya hazırdır. Ama sonunda bir yazar olarak zafere ulaştığında, içlerinden biri olmak için böylesine çaba gösterdiği insanlara yakından baktığında, karşısına çıkan tablo, bu tablonun onun içine soktuğu ruh durumu hiç de beklediği gibi olmayacaktır.
Toplumun sorunlarını ele alırken acımasız bir gerçekçilik ortaya koyan bu roman aynı zamanda bir idealin peşinden gitmenin o saf ve içten kararlılığını sergilemesiyle idealizme yapılan en romantik övgülerden biri ve üzerine kurulduğu zayıf, bireysel zemin çökünce yıkılıp giden bir idealin yürek parçalayıcı öyküsüdür.