Başımın sol yanına inen darbe beni gece mavisi bir dumanın ve derin bir kederin içine yuvarladı. Zaman dursun istedim. Ölümden ürktüğümden değil, âşık olduğum kadının, Maria Puder`in, kendi kalemimle bozduğum hayat hikâyesini düzeltemeyeceğime kahrettim. Maria Puder öyle ölmemişti ve yeryüzünde, onun nasıl öldüğünü bilen sadece iki insan kalmıştı. Erkek olanı, Maria Puder`in son yolculuğunun son gününde yanındaydı. Maria Puder`in ölümüne neden olan felaketten dolayı suskunluğa gömülmüş, köpeğinden başka hareket eden her şeye güvenini yitirmişti. Çünkü yaşadıklarını anlatabilecek kelimelerden yoksundu. Büyük bir suçluluk duygusu içinde, son nefesini verinceye dek, şu soruya boşuna cevap arayacaktı: Niçin adları bilinen 769 kişiden bir tek ben hayatta kaldım?
***
Doğan Akhanlı Madonnanın Son Hayalinde, Sabahattin Alinin Kürk Mantolu Madonnası Maria Puderin peşine düşüyor. Maria Puder, gerçekten de doğum sırasında mı ölmüştü? Yoksa İstanbulda demir atmasına izin verilmeyip, soykırımından kaçmaya çalışan 769 yolcusuyla sulara gömülen Strumada mıydı Kürk Mantosuz Madonna?
Doğan Akhanlı, farklı hikâyelerin ve farklı edebi türlerin deneme ve romanın kardeşliğini, metinlerarasılık kavramının oyundan öte, insanlık durumlarına, acılara ve hayallere işaret ederek de kurgulanabileceğini gösteriyor.