Paul Borchardt, 1916 yılında bir Türk-Alman askeri heyetinin tercümanı olarak Kürdistan´a gider. Kürdistan´daki günlerinde halkla yoğun temas içine girer, Süleymaniye ve Zaho´daki çarşıların daimi misafiri olur. Kürt, Asuri ve Yahudi gümüşçülerin atölyelerine gider, onlarla dost olur. Savaş ve açlığın hüküm sürdüğü yıllarda zengin Kürt aileler, eski aile mücevherlerini elden çıkarırlar. Borchardt da bu fırsattan yararlanır, birçok değerli parça toplar. Koleksiyona 1918 yılında İstanbul´da İtilaf Devletleri el koyar ancak 3 yıl sonra iade edilir. Borchardt, eserlerin önemli bir kısmını Almanya´ya götürmeyi başarır ve orada sergiler. Bu değerli koleksiyonun fotoğraflarla öyküsünün yer aldığı kitapta, Rudolf Berliner de, koleksiyonu sanat tarihi açısından değerlendiriyor.
Kürtlerde gümüş işçiliği
Gümüş ve altın işleme sanatının en iyi ustaları Yahudiler olarak bilinir. Yahudilerin dışında Farslar, Macarlar, Bulgarlar, Hintliler de gümüş ve altın işleme sanatında iyiler arasında yer alıyorlar. Doğu´da Farslar, Hintliler ve Yahudiler. Batı´da da Macar ve Bulgarların etkisi altında gümüş işleme sanatına başlayan Kürtlerde el işleme sanatı ihtiyaçlar dahilinde gelişmiş. Önceleri hediyelik ve süs eşyası olarak üretilen el sanatları sonraki dönemlerde ticari amaç için de üretilmiş. Ancak ticari amaçla yapılan üretimde Kürtler kendi kültürlerin yansıtan bir çizgi izlediklerinden bir aşama sağlayamamışlar. Kürtlerde gümüş işlemeciliği, 1950´lerde gerileme dönemine girmiş. Şimdilerde ise artık üretim tamamen durmuş durumda.
...
...Kürtler, gümüş işleme sanatının yanı sıra bronz, bakır, taş, hatta tunçtan sanatsal eserler üretmişler. Bu eserlerin genelde süsleme, çok az da ticaret için üretildikleri çeşitli kaynaklarda mevcut.
...Borchardt ve Berliner´in Kürdistan´da Gümüş İşlemeciliği adlı kitabı Kürtlerin gümüşe olan yakınlığını, el sanatlarındaki becerilerinin bir başka boyutunu ortaya koyuyor. Borchardt ve Berliner´in yaptıkları araştırmalarda Kürtlerin gümüş işlemeciliğinde Ön Asya ve Doğu Avrupa halklarından etkilendikleri ön plana çıkıyor. Bu eserlerin işçiliğinin tamamen Kürtlere ait olduğu fikri de kullanım alanlarına göre üretilen eserlerle ilişkilendiriliyor...
Borchardt ve Berliner, Kürtlerin gümüş işlemeciliğini sadece bir boyutta ya da bir bölgede elde ettikleri bulgular çerçevesinde ele almışlar. Ancak Türkiye ve Suriye´de yaşayan Kürtlerin de bu işçiliği gözardı edilmemeli. Türkiye´de genelde taş ve benzeri maddelerle işlenen gümüş, Suriye´de daha farklı boyutlarda takı ve nazar eşyası olarak işleniyor. Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtlerin ürettikleri gümüş işlemeler arasında genelde oltu ya da mermer taşı ile üretilen ´qelun´ (ağızlık), baston, üzeri Arap harfleriyle işlenen ´hemail´ (boyuna takılan muska), kadınların boyunlarına taktıkları mavi boncuk süslemeli gerdanlıklar, halhal vb süs eşyalarını sayabiliriz.
Kürtler gümüş işlemeciliği yaparken dinlerin ve inanışların etkisi altında da kalmışlar. Önceleri ibrik, tabak vb eşyalarda sıkça işledikleri hayvan vb. figürlerin yerini son dönemlerde Kur´an´dan ayetler almış. Gümüş işlemeciliği sanatı aynı zamanda Kürtlerin İslamiyetten önce ve sonraki durumlarını ve inanışlarını ele veriyor.
Yüzyıllardan süzülüp gelen gümüş işlemeciliği, Kürt sanatında önemli bir yer edinemedi. Kürtlerin geçmişte böyle bir sanatla uğraşmalarına karşın günümüzde artık bu sanat dalının onları ilgilendirmemesinin altında birçok neden var elbette. Bu nedenlerin en başında sanatlarını tanımamalarını sayabiliriz. Diğer bir neden ise ticaret alanında başarılı olamamaları. Araştırmacılar 1950´lerde Kürtlerin sanatla olan bağını incelerken, Süleymaniye, Zaho, Diyarbakır, Urfa, Batman gibi yerlerde birçok gümüş işleme atölyesinden söz ediyorlar. Ama bugün bunlardan hiçbiri ortada yok.
Özetle Borchardt ile Berliner´in birlikte yazdıkları kitap ve yaptıkları çalışma uzun yıllar önce Kürtlerde var olan bir sanatın kısacık bir öyküsü. Artık olmayan bir sanatın
Metin Aksoy, Milliyet Sanat, sayı: 507, 01.07.2001