Günümüzün hızlı değişim ortamında, organizasyonun türü ne olursa olsun, faaliyet konusu hangi alanda bulunursa bulunsun örgütler, bugün hızlı ve sürekli değişen bir çevrede bulunmaktadır. Bu kesintisiz değişim; örgütlere, aynı anda çeşitli tehlike ve olanakları bir arada sunmaktadır. Örgütlerin başarıları, büyük oranda, bu tehlike ve olanaklara karşı gösterecekleri duyarlılığa ve bu sürece ilişkin öngörü ve tedbirlere bağlıdır.
Değişimin hızı, örgütleri hem iç, hem de dış çevrelerinden gelen tehdit ve krizlerle baş başa bırakmaktadır. Bu durum, kriz yönetimini ya da daha iyimser bir yaklaşımla, krizsiz bir yöntemi gerekli kılmaktadır.
Kriz, örgütü ve yöneticileri sıkıntıya sokan, doğru, tam ve güncel bilginin toplanamaması, sağlıklı iletişimin kurulmaması, haberleşme engellerinin giderilmesini, nihayet yönetsel ve örgütsel faaliyetlerde bulunanların, değişen koşullar karşısında, değişim yönetimi konusunda gerekli etkinliği gösterememekten kaynaklanan, farklı beklentilere cevap verememe durumunda, ortaya çıkan problemler dizisini, kriz olarak adlandırmak doğru olmayacaktır.
İşletme yöneticilerinin yaklaşan tehlikeleri önceden sezebilmeleri ve bu tehlikelerin doğurduğu kriz ortamından en az kayıpla çıkabilmeleri veya bu durumu fırsat haline dönüştürebilmeleri ancak kriz yönetiminin uygulamasıyla mümkün olabilir.