Julien cesaretinden dolayı kendini tebrik etmekte haklıydı, bundan daha çetin bir görevi o güne kadar kendine hiç dayatmamıştı. Odasının kapısını açarken, öyle titriyordu ki, dizleri vücudunu taşıyamayacak gibiydi, duvara dayanmak zorunda kaldı. Aman Tanrı´m! Orada ne yapacaktı ki? Hiçbir projesi yoktu, projesi olduğunda da kafasını öyle karışık hissediyordu ki, buna uyacak halde bulamıyordu kendimi. Nihayet ölüme gidiyor olsa çekeceği acıdan bin kez daha fazla acı çekerek Madam de Renail´in odasına götüren küçük koridora yöneldi. Titreyen eliyle ve korkunç bir gürültü çıkararak kapıyı açtı. İçerde ışık vardı, şöminenin altında bir gece lambası yanıyordu. Julien bu yeni felaketi beklemiyordu. Madam de Renal onun içeri girdiğini görünce kendini heyecanla yataktan dışarı attı. ´Bedbaht!´ diye haykırdı. Biraz karışıklık oldu. Julien boş projelerini unuttu ve doğal rolüne geri döndü. Bu kadar cazip bir kadının hoşuna gitmemek ona felaketlerin en büyüğü gibi geldi. Onun sitemlerine ayaklarına kapanarak, dizlerine sarılarak karşılık verdi. Madam de Renal onunla son derece katı bir dille konuştuğundan Julien gözyaşlarına boğuldu. Bir kaç saat Julien, Madam de Renal´in odasından çıkarken, roman üslubunda denebilirdi ki, artık arzulayabileceği bir şey kalmamıştı.
Kızıl ile Kara... Stendhal´in bu en ünlü romanıyla birlikte, dünya aşk edebiyatının en önemli klasiklerinden biri daha Oğlak Klasikleri arasında.