Yaşadığımız kaosun ilk belirtileri, 70´ li yıllarda, nicelleşme ve metalaşmanın karakterize ettiği modern kültürün derinliklerinden beslenerek Batı Avrupa´ daki politik sistemlerde ´´ meşruluk krizi´´ ne dönüşmüştü. Tarihin tuhaf bir ironisiyle, tam Batı Avrupa entellektüel dünyası bu krizle baş etmenin yollarını ararken, Doğu Bloku içi geçmiş temsili demokrasinin ve meta dünyasının vaatleri peşinde koşan kütleler tarafından berhava edilince, öncelerş pek kulak asmadığımız ne kadar sorun varsa hepsi birbirinin peşi sıra sökün etti: Ulusal ve budunsal kimlikler, ulus-ötesi şirketlerin damgasını taşıyan küresel kapitalizm, bölgesel hegemonya mücadeleleri, mikro milliyetçilikler, ırkçılık ve bunların hem iktisadi hem de simgesel tepişme uzamlarının en başında gelen yeni iletişim teknolojileri.
D. Morley ve K. Robins, tarihin bir değil birçok, kolektif ve bireysel kimliklerin dikişsiz değil çelişkili ve kırılgan olduğunun görülmeye başladığı, ulus-devlet şemsiyesinin komünizm tarafından değil bizzat kapitalizm tarafından delindiği günümüz dünyasında öne çıkan bu sorunları enine boyuna inceliyorlar. Avrupa kültüründe temel bir sorun olduğunu, kendi kendisiyle özdeşleşmenin narsist bir kimliğe dönüştüğünü ve artık kendini yeniden inşa etmek için geri çekilmeye başladığını söyleyerek şöylesi soruların peşine düşüyorlar: Demir Perde´nin eşanlı olarak böldüğü ve birleştirdiği Avrupa´ nın coğrafi sınırları böyle net sınırların olmadığı bir ortamda nerede başlayıp nerede bitecektir? Bir yandan kitle iletişim araçları yoluyla Avrupalılık bilinci yeşertilmeye çalışılırken öbür yandan sınır tanımayan iletişim biçimlerinden aldığı destekle Avrupa´ yı hiçleyen Amerikanlaşma tehlikesi nasıl bertaraf edilecektir? Beyaz adamın sihri olan teknoloji eline geçirerek Batı´ ya karşı yarma harekatına girişen dünün modern öncesi ve ilkel Doğu´ sunda yer alan sarı adamlar yerleşik uluslararası iktidar hiyerarşisinde nereye oturtulacaktır? Avrupa´ nın belki 1492´ den itibaren netleştirdiği ve o tarihten bu yana dünyanın her yanına ihraç ettiği kozmopolitik evrenselcilik ile dar görüşlü ve taşralı bölgecilik arasındaki halat çekme oyununda artan gerilimlerin üzerine boşaltılacağı yeni şeytan adayları(İslam, Doğu, Japonya, Amerika) bu oyunu boşa çıkarmak için hangi imkanlara sahiptir ve hangi ihtimallere oynayabilirler?
Yaklaşık 200 yıldır Batı´ ya her adım atılışında Batı´ nın biraz daha uzağına düşürüldüğünün acıyla fark edildiği, içerdeki Ötekilerden başını alıp da dışarıya hala bakamayan ´´aydın´´ ların yaşadığı günümüz Türkiyesi´ nde bu ve benzeri soruların daha bir acilleştiğini düşünüyoruz. Bir ülkenin ´´büyük rüya´´ lar grmeyi çok sevmesine rağmen sonunda, kendi ´´iç düşman´´ larıyla ve sınır komşularıyla baş başa kalmasının nedenlerini biraz da kültür ve simge dünyasının sunduğu teorik ve politik kertezinden incelemek gerektiğini düşünüyorsanız, bu kitapta aradığınızdan daha fazlasını bulacağınıza emin olabilirsiniz.