Türk edebiyatının bugün içinde bulunduğu durum konusunda herkesin ortak kaygısı, edebi ölçütlerin gittikçe kaybolup silikleştiği, yapıtları değerlendirmek için bir skalanın olmadığı, her şeyi yönlendirilmiş bir pazarın belirlediği ve iyi bir yazar/şair olabilme olanaklarının iyi! bir yayınevi bulabilmeye indirgendiğidir. Bunun için de edebiyat eleştirisine büyük görevler düştüğü, ama ortada edebiyat eleştirisi, dolayısıyla eleştirmenin olmadığı savı geçerlilik kazanmıştır.
Eleştiri her şeyden önce bir hizaya sokma işidir. Baudelaire`in tanımladığı biçimiyle nesnesine doğru şekilde odaklanmak için mutlaka taraflı, tutkulu, siyasi, dışlayıcı olmalıdır. İşte eleştirmenin etik kaygılardan uzaklaşması, tarafsız ve bilimsel olacağım kaygısı, eleştirmeni kendi elleriyle öldürtmüştür.