`Her zamanki tarzına bağlı kalarak, senaryoyu bize parça parça, sürprizlerini kendine saklayarak ve ancak o anki rolümüz için gerekli kısmını vererek dağıtıyordu. Onun beklediği oyunculuk tarzı, her ayrıntıda `gerçek hayat`taki gibi oynamamızdı. Bir sözleşmemiz vardı, kaç gün çalışacağımızı aşağı yukarı biliyorduk. Ama ben başıma neler geleceğini bilmiyorum. Ölecek miyim, yoksa siperleri bırakıp buradan çekip gidecek miyim, haberim yok. Mirambel`de büyük bir çarpışma yaşadık, hepimiz içimizden birilerinin öleceğini biliyorduk, çünkü savaştaydık ve etrafımızda silahlar atılıyor, bombalar patlıyordu. Ve herkes çok korkuyordu, öleceğim diye. Çünkü kimse ölmek istemiyordu. Ölmek demek, filmden ayrılmak demekti. Ken Loach bizi öyle bir etkiyle sarıp sarmalamıştı, hepimizde öyle bir yoldaşlık bağı yaratmıştı, ki, kimse, `Filmden ayrılmak istemiyorum,` demiyordu.
`Ölmek istemiyorum!`du, herkesin ağzındaki söz.``
(Iciar Bollain, Ülke ve Özgürlük filminin baş oyuncularından)