Gazeteyi elinden bırakmıştı; gazete önce kat yerinden açılıp dizlerinin üstüne yayılmış, sonra yavaşça kayıp cilalı parkeye düşmüştü. Zaman zaman gözkapaklarında ince bir aralık belirmese, uyuduğu sanılırdı. Karısı bunu yutar mıydı hiç? Şöminenin öbür tarafındaki alçak koltuğunda örgü örüyordu. Hiçbir zaman onu gözetlediğini belli etmezdi, fakat adam, adalelerinden birinin hafifçe oynaması dahil gözünden hiçbir şeyin kaçmadığını uzun zamandır biliyordu. Karşıda, vincin çelik çeneli kasası, vincin tepesinden tangır tungur yuvarlanıp, madeni bir gürültüyle, beton karma makinesinin yanında sertçe yere çarpıyordu. Çarpma her seferinde evi sarsıyor ve her seferinde kadın yerinden sıçrayıp, artık alışılmış olmakla birlikte, sanki bu gürültü organlarının ta içine işliyormuşçasına, elini göğsüne götürüyordu. (Kitabın Girişinden)