Joyce Carol Oates, çağdaş Amerikan yazınının önde gelen adlarından. Yazarın en cüretkâr, en parlak romanı olan Kara Su, Amerika´nın yakın geçmişinden alınma gerçek bir olaya dayanıyor. Senatör Edward Kennedy, aday olduğu 1972 Başkanlık seçimleri öncesinde, bir kutlamadan dönerken arabasına aldığı bir genç kızla göle yuvarlanmış ve genç kızın bu kazadan sağ çıkamaması sonunda adaylıktan çekilmişti, ancak bu kazanın üzerindeki esrar perdesi tümüyle kalkmamıştı. Amerikalıları ve Kennedy ailesini derinden sarsan bu kazayı romanına konu alan Joyce Carol Oates, olayı genç kızın ağzından anlatırken, kızın geçmişini ve şimdisini, zihnini ve bedenini çarpıcı, sarsıcı bir anlatımda yoğurmuş, kendisinden yaşça çok büyük senatöre bir anda tutulmuş olan bu genç kızın trajik öyküsünü verirken onu bir kadının arzularının, kırılganlığının, savunmasızlığının simgesi haline getirmiş. Sonunu bilsek de baştan sona soluğumuzu tutarak bir tek cümleymişçesine okuduğumuz anlatım, o araba yolculuğu ve genç kızın o kısa sürede zihninden geçenler korkunç bir karabasandır; kızın anlatımda yankılanan sesi, o kısacık ilişkiyi tüm boyutuyla, tutkusuyla, trajik gelişimiyle verirken, kimi erkeğin sahip olduğu kudretin büyüsüne kapılan kadınların trajedisini ve insan gerçeğinin en kuytu derinliklerini de gözler önüne sermektedir.