Seni yanıma, tüm dünyayı karşıma almak istiyorum.
Hava soğuktu, rüzgâr acımasız. Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Gün
gelecekti, birileri bu kar küresini eline alıp sallayacaktı. Kar yağıyor sanacaktık oysa altüst
olacaktık...
Eylül, kışın en soğuk günlerinden birinde kendisini Abant Gölü'nün yakınlarında ormanlık bir
alanın içine kurulmuş Kar Küresi Psikolojik Destek Merkezinde bulduğunda başına
geleceklerden habersizdi. Buraya yalnızca psikolojik destek almak için geldiğini sanan Eylül
kendisini bambaşka bir sona doğru giderken bulacaktı. Önce Merih'le tanışacak, sonra
Merih'te kendisini bulacaktı. Biz buradayız, diyecekti Merih ona, ve bunlar yaşanıyor. Bu hikâye Eylül'ün ve Merih'in altüst olmalarının hikâyesi... Birlikte dibe batmalarının ve
ışıksız kalmalarının hikâyesi... Hiçbir gülümsemesi içten olmayan, gözü hep uzaklarda bir
yerlere dalan, ne olduğunun bilinmezliğinde oradan oraya savrulan, kanatlarını göremediği
için kendisini çirkin sanan tavus kuşlarının hikâyesi. Bu hikâye sizin hikâyeniz, bu satırları siz
yazdınız... Eylül ve Merih'in kış masalının içinde üşümeye hazır mısınız?
Bu doğan güneş var ya Eylül... İşte o bizim için doğmuyor. Bu hikâye Eylül'ün ve Merih'in altüst olmalarının hikâyesi... Birlikte dibe batmalarının ve
ışıksız kalmalarının hikâyesi... Hiçbir gülümsemesi içten olmayan, gözü hep uzaklarda bir
yerlere dalan, ne olduğunun bilinmezliğinde oradan oraya savrulan, kanatlarını göremediği
için kendisini çirkin sanan tavus kuşlarının hikâyesi. Bu hikâye sizin hikâyeniz, bu satırları siz
yazdınız... Eylül ve Merih'in kış masalının içinde üşümeye hazır mısınız?
Bu doğan güneş var ya Eylül... İşte o bizim için doğmuyor.