Sovyetler Birliğinin yıkılmasından sonra tüm dünyaya dayatılan bir görüş var: Kapitalizm tüm öteki tasavvur edilebilir ekonomik sistemlere üstünlüğünü o kadar açık biçimde göstermiştir ki bundan farklı bir yol ne tutunabilir ne de sürdürülebilir. Bu nedenle her ülke kendisini, devletin sadece çok küçük bir rol oynayacağı tamamen liberal bir ekonomik sistemin kurulmasına adamalıdır; bundan böyle piyasanın serbest işleyişine müdahale etmeye kalkışan toplumlar zarar görecektir! Oysa tüm gelişmeler, eli tamamen serbestleşen kapitalizmin toplumlara verdiği zararın hızla arttığını gösteriyor. Son 20 yılda sosyal devlet tüm dünyada hızla küçülürken, vergi mükelleflerinin parası giderek artan bir şekilde vergi indirimleri, bağışlar, borç garantileri gibi yollarla özel girişimin desteklenmesi için daha çok kullanılmaya başlandı. Hortumlanmış bankaların yuttuğu milyarlar da kamu bütçelerinin altından kalkamayacağı boyutlara ulaştı. Dünyanın sanayileşmiş piyasa ekonomileri 1970lerin sonlarından bu yana zenginlikte genel bir artış sağlayamadı, yoksulluğun yayılmasını, kamu açıklarındaki ve borçlarındaki amansız artışı durduramadı. Ne kadar liberalleştilerse sorunlar o kadar ağırlaştı. Sözgelimi sanayileşmiş ülkelerin tipik bir örneği olan İngilterede nüfusun yüzde 25i yaşayabilmek için devlet yardımına muhtaç olacak kadar kötü duruma düştü (bu rakam 1970lerin ortalarında yüzde 10dan azdı), aynı dönemde kamu borcunun milli gelirdeki payı da iki katına çıktı. Sanayileşmiş ülkelerde büyüme oranı 1960lardan bu yana sürekli olarak düştü. Sonuç olarak bütün gelişmeler bir tek şeyi gösteriyor: Kapitalizm alternatifsiz kaldıkça dünya kötüledi. Harry Shutt, A New Democracy (Yeni Bir Demokrasi, Kitap Yayınevi), The Myth of Free Trade (Serbest Ticaret Efsanesi) kitaplarının yazarıdır.