Montesquieu Kanunların Ruhunda erdemin bir demokrasi ilkesi olduğunu vurgular. Bu yönetim biçiminin yetkin olabilmesi için erdemin hüküm sürmesinin gerektiğini yazar. Fransız Devrimini etkileyen Aydınlanmacılar arasında Eskilerin erdem anlayışına başvurmayan, bu kavramı yüceltmeyen hiçbir düşünüre rastlanmaz. Çizgi ve sınırları belirlenmiş, kesin bir kurama sahip olmayan Jakobenler meydanlarda, sosyal kulüplerde ve meclislerde kazanılmış siyasal bir deneyime, doğrudan doğruya Aydınlanmadan gelen bir ahlâk felsefesini eklemişlerdir.
Albert Soboul, 1789 Fransız Devrimi adlı yapıtında Erdem Cumhuriyetini hedefleyen bu özgün deneyime bir başka açıdan yaklaşır:
... Robespierre, Devrimci Hükümet ile Tedhişi kuramsal olarak haklı gösterebilmişse de, yaşadığı devirdeki iktisadî gerçeklerin iyice aydın ve kesin bir tahlilini yapamadı. Hiç şüphe yok ki, toplumsal güçler arasındaki dengeyi küçümseyemez ve aristokrasi ile Eski Krallık Rejimine karşı girişilen mücadelede burjuvazinin oynadığı egemen rolü ihmal edemezdi. Ama Saint-Just gibi, Robespierre de kendi karşıtlıklarının tutsağı olarak kaldı. Her ikisi de halk devrimcilerine bütünüyle bağlanamayacak kadar burjuvazinin çıkarlarının bilincine varmışlardır; ama halk devrimcilerinin gereksinmelerine de burjuvaziden güleryüz göremeyecek kadar dikkat göstermişlerdi...