Levhayı kaldır, yuvaya yerleştir, kırmızıya bas, pis kokuyu çek içine, yansın gâvurun metali, pres yukarı, pis hayat dışarı... değişmez hiçbir yönü...
İzmir Postasının Adamları, hayatlarının yönünü değiştirmeye çalışıyorlar, değişmeyeceğini bildikleri halde... Sert hayatlar onların hayatları; görmezden geldiğimiz, gizlediğimiz, gizlendiğini bildiğimiz halde ses etmediğimiz pis hayatlar... Horlandıkları için hoyrat bu adamlar ve kadınlar. Onun için de çıkardıkları ses alabildiğine sert. Ahmet Büke´nin -hiç de ilk gibi durmayan- ilk hikaye kitabı, bu sert sesiyle dikkat çekiyor. Güzel İzmir´in arka sokaklarının, adı unutulmuş Ege kasabalarının, atölyelerin, posta trenlerinin, delilerin, kedilerin sesiyle...
Hikayelerin dilineve kurgusuna da sinen bu sert ses, pis hayatlardan saklanarak, duvarların ardına sığınarak, gözlerimizi yumarak, onları edebiyatın dışına atarak kurtulamayacağımızı bir kez daha hatırlatıyor. İşittiğimize göre, dışında ya da uzağında değiliz...
(Arka Kapak)