Fetih başlayıp biten bir hadise değil; sürüp giden, hiç bitmeyen bir toplumsal/kültürel süreçtir. Bir bakıma, İstanbul`un fethi hâlâ devam etmektedir. Ve hiç sona ermeyecektir. Tarih, geçmişte olup bitmiş bir olaylar dizisi değildir. Gelecekte olmasını arzu ettiklerimize göre, geçmişin yeni baştan tanzim edilmesidir. Tarihte geçmişimizi değil, geleceğimizi ararız. Tarihle siyaset içiçedir. Tarih, siyasetin ilmi; siyaset tarihin amelidir. Kişiler gibi, toplumların da ilimleriyle amil olmaları gerekir. Dolayısıyla tarihsiz siyaset uçuruma açılan kapı, siyasetsiz tarih ise boşa dönen su çarkıdır.
Fetih açılıştır; Hakikate açılış, Adalete açılış. Fetih kurtuluştur; cehaletten kurluşu, zorbalıktan kurtuluş. İki büyük fetih, Mekke`nin ve İstanbul`un fethi bize bu kurtuluşun evrensel kuşatıcılıkta olması gerektiğini hatırlatmaktadır. Bütün insanlığı kucaklamayan (bütün insanlığın kurtuluşu olmayan) bir kurtuluş, bizim de kurtuluşumuz değildir. Tarihimiz buna şahit, siyasetimiz bunu müdrik olagelmiştir.