´´Geçmişin sanatını anlamak ve açıklamak kime düşer? Bu özgün anıtları yapan ve kullananlarla bugün aynı kültürü paylaşanlara mı, bu anıtların üzerinde yeraldığı toprakların bugünkü sahipleri ve dolayısıyla, bu emanetlerin koruyucuları olanlara mı? Yoksa insanlığın tümüne mi? Daha iki kuşak öncesine kadar bu seçeneklerden yalnızca son ikisi kabul edilebilirken, günümüzde bu denli kesin konuşmak mümkün değil; doğru yanıtı bulabilmek için daha bir hayli ve ayrıntılı biçimde kafa yormak gerekiyor. Böyle bir tartışmayı üstlenebilecek konumdaki birkaç ülkeden anıtlarını barındıran, geleneksel geçmişini İslam uygarlığının ortaya çıkışına borçlu olan ve ulusal kimliği kendi tarihinde ve dilinde temellenmiş olan Türkiye´ dir.´´ (O.Grabar, ´´Türkçe Baskıya Önsöz´´ den)
Oleg Grabar, İslam sanatının oluşumu üzerine -alışılmışın dışında bir bakışla- çeşitli modeller öneriyor. İslam sanatını,İslam kültürünün oluşum yıllarındaki karmaşık olaylar, ilişkiler ve tavır alışlar bağlamında tanımlıyor ve erken İslam sanatının İslam dünyasının çağdaş sanatına etkilerini, uzantılarını, bıraktıklarını tartışıyor.