Oryantalistler ve İslam dünyasında onların izinden giden taklitçiler işi oldu bittiye getirerek, tek taraflı ve önyargılı bir tutumla İslam kurumlarını İslam´a değil, fetihlerden sonra meydana gelen sosyal gelişmelere ve tekâmûle bağlamaktadırlar. Bu tutarsız hüküm karşısında gerçeği ortaya çıkarmak ve bütün bu kurumları ilk ve gerçek kaynaklarına dayandırmak bir görev olarak bizlere düşmektedir. İslamın ortaya koyduğu, çok basit olarak başlayıp zamanla gelişen, olgunlaşan ve birazda giriftleşen İslamî kurumlar ile islamın fethettiği ülkelerde gördüğü ve bir kısmını aynen, bir kısmını da kendi bünyesine uygun hale getirerek kabul ettiği kurumlar İslamın hayat dini oluşunun şahididirler. Kurumlaşamayan düşünceler afâkî kalmaya mahkumdur.