Yazılan her kitabın bir gerekçesi ve bir öz savunması olmalıdır. Böyle diyordu bir yapıtın ilk sayfasında yazarı. Ne garip değil mi? Usumda, yalnızca bu sözcükler kalmış bütün calılığıyla, o yüzlerce sayfalık kitabın ardından Bir de öyküsünü anımsıyorum, belli belirsiz ve bu güne güçlükle ulaşan. Bir ozan da; Söz uçar, yazı kalır diye seslenmiş, yıllar öncesinde. Beyaz badanalı duvardan bir gerçeğe uzanırcasına açılan kolları ile boşluğu kucaklamış. Yazımın önemini vurgulamaya çalışmış besbelli. Kimbilir? Belki de söyleşmek istemiştir, hani o halk deyişiyle: Söz ağızdan çıkana kadar senin tutsağındır, çıktıktan sonra ise o sen onun. demiş ya birileri.