Gözlerini kısarak karanlığa baktı. Baktıkça afalladı. Karanlık yüz binlerce minik beyaz noktanın kümeleşmesiyle oluşuyordu sanki. Her zaman olmuyordu bu. Aklı tavana vurduğunda bir el aklının tavanı delmesine izin vermeyip onu tuttuğunda bir de gece uykudan uyanıp yarı karanlıkta ya da ay ışığında aynaya bakmaya kalktığında. Ayaklarının ucuna basarak aynaya gitti. Ay yoktu. Oradan buradan şehir ışıklarının huzmesinde yüzüne baktı. Hem tanıdık hem de yabancı olan kızdan gözünü alamadı. Gözlerini kapadığında görmeye devam ediyordu. Oydu. Pembe bir başörtüsüyle gündüz gördüğü kız hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sırla cam arasında duruyordu. Dingin rahat gerilimsiz hiç kimsenin ötekisi olmayan bir yüzü vardı. Hiçbir aşağılama yaralama işlemiyor gibiydi. Elini uzattı. Yok ve var arsındaydı. İnsandan çok cine benziyordu. Sanki dumandan yaratılmıştı ve birazdan dağılıp gidecekti. Zor bir anlaşmaya sadakat gösteriyormuş gibi dik ve gergindi. Baştanbaşa imha edilmiş ama yine de yağmacıların bazı şeyleri unutmuş oldukları bir şehirden geliyordu sanki. Bu yüzün ona çevrilmesi, bir an derinen bakmasıyla değişmeye başladığını anlamıştı Nermin, gündüzden.