Tarihi, ideolojik olarak okuma eğiliminde olan tarihçilerin genelde kendisine yabancılaşmış, dününü iyi tanımayan veya dünü bilinçli olarak tahrif eden bireylerden oluşması, bu insanların yarınlarını ideolojik olarak kurgulamak istemelerinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Burada haklı olarak tarih kurgulanabilen bir ilim midir? sorusu akla gelmektedir. Gerek Taberî ve ondan yaklaşık dört asır yaşayan İbnu´l-Esir´in Hz. Osman ve Ebû Zer ile ilgili rivayetleri hoş görmediğimiz için kitabımıza almadık şeklindeki ifadeleri, gerekse zaman zaman eleştiri konusu resmi tarih tezleri, tarihin birileri tarafından farklı saiklerle -bu saikler bazen Allah rızası da olabilir- kurgulanmak istendiğini göstermektedir. Saik ne olursa olsun, tüm bu yeni kurgulama isteklerinin arkasında dünyayı, yapılan yeni devrim -Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ül¬kemizdeki resmi tarih tezlerinde olduğu gibi- veya sahiplenilen düşüncenin ışığında inşa etme arzusu yatmaktadır. Tarihi iktidar aracı olarak kullanma arzusundaki ideolojik tarih anlayışının bir versiyonu olan bu anlayışın başarılı olması zor olmakla birlikte, bu tarz ve bu girişim her dönemde varlığını devam ettirmiş ve devam ettirecek gibi de görünmektedir.