Günümüz insanının dünyaya bakış açısı ve düşünce alışkanlıklarının kökenleri araştırıldığında Platon felsefesinin önemi ve önceliği ısrarlı bir biçimde kendini hissettirir. Gerek felsefe tarihi gerekse düşünce tarihi açısından Platonun etkisiyle boy ölçüşebilecek bir başka düşünür gösterebilmek belki imkansız, fakat muhakkak ki son derece zordur. Çağımızın belli başlı filozoflarından Alfred North Whitehead Platon etkisinin boyutlarına işaret etmek maksadıyla, tüm batı felsefe geleneğinin Platona bir dipnot olduğunu beyan etmiştir. Bu ilk bakışta abartılı görünen ifadedeki hakikat payı tahmin edilenin çok ötesindedir.
Batı felsefe geleneğinin ve dolaylı olarak çağdaş düşüncenin oluşmasında Platonun bu denli etkin olmasının Platon felsefesinden kaynaklanan çok çeşitli sebepleri vardır. Ele aldığı konular, metodolojik yaklaşımları, problemleri ortaya koyuş biçimi ve önerdiği çözüm yolları açısından Platon felsefesi batı düşüncesinin yönünü tartışılmaz bir biçimde tayin etmiş, gelecek nesillerin ufkunu çizmiştir. Nitekim George Santayana, bir keresinde, Platonculuğun bir gelenek olarak kaybedilmesi halinde bir ilham kaynağı olarak derhal yeniden canlandırılacağına dikkat çekmiştir.
Platonculuğu bu denli önemli kılan sebeplerden biri şüphesiz ki form kavramının ilk kez Platon felsefesiyle birlikte gün ışığına çıkmasıdır. Bu kavram insan düşüncesinin sınırlarını bir anda öylesine genişletmiştir ki, bu kavramdan vazgeçilecek olsa bugünkü anlamıyla düşünme işlemi tümüyle felce uğrar, aşinası olduğumuz dünyaya bir anda yabancılaşırız. Bunun nedeni düşüncenin ancak bu kavramın sırtında somuttan soyuta yükselebilmesi, bireyselliği aşarak genel olanı yakalayabilme yetisinin betimlemiş ve temellendirmiştir. Platon felsefesinin ortaya attığı Formlar teorisi düşünce geleneğimizde rakipsiz bir odak noktası oluşturmaktadır...
Beş ciltlik bir dizi halinde tasarlanan Platonun Felsefesi Üzerine Araştırmaların bu birinci cildi, hem platon felsefesi içinde ve hem de felsefe tarihinde büyük bir önemi olan, Platonik İdealar Kuramını çeşitli yönleriyle ele alıp incelemektedir.
Cornford bir tarihçi bir ozandı ve seçmiş olduğu araştırma alanı olan Yunan Düşüncesi tarihinde, bir ozan olduğu için daha iyi bir tarihçi oldu. Ozanlığı, psikolojik yaklaşımı ve antik Yunan düşüncesinin arkaplanındaki gizli kabullere nüfuz etme gayreti, onun Yunan düşüncesinin ve özellikle de Platon felsefesinin gelmiş geçmiş en büyük yorumcularından biri yapmıştır.
Dinden Felsefeye (1907), Yunan Dinsel Düşüncesi (1914), Sokratesin Öncesi ve Sonrası (1937), Platon ve Parmenides (1939), Platonun Devleti (1941) adlı yapıtları antik Yunan düşüncesinin ve Platon felsefesinin konu alan araştırma ve incelemelerin tartışmasız en büyük klasiklerindendir.
W.K.C. Guthrie, F.M.Cornfordun Biyografisi
O yalnızca diyalogların her bir parçasını büyük bir ustalıkla yorumlamakla kalmıyor, ancak geriye ve ileriye bakarak, bur parçaları diyalogun bütünü içindeki yerlerine oturtuyor. Dahası yöntemi ona münferit pasajların Platonun bilgi kuramına olan pozitif ve negatif katkılarını gösterme olanağı veriyor ve söz konusu kuramın ne olduğu, Platonun diğer diyaloglarına gitmeksizin ve onlara ilişkin eleştirisel bir serim olmaksızın, giderek artan bir biçimde açık hale geliyor. Cornfordun bu yorumu araştırmacılara, felsefe öğrencilerine ve felsefeye ilgi duyan aydın okuyuculara hararetle tavsiye edilir.
Journal of Education
Bu mükemmel kitap Platonik araştırmaların gelişiminde önemli bir evreye işaret etmektedir. Diyalogların çevirilerinden başka, yorum da serim düzeninindeki açıklığı, anlaşılması güç noktalar üzerindeki önyargısız ve ufuk açıcı görüşleriyle, tam ve kusursuz bir yorumdur.
Philosophy