Sevgilisini saplantılı bir tutkuyla kıskanan bir adam onu öldürür, cesedini yer, sonra da kendi kendini ihbar eder. İçimdeki Şahmaran yüzeysel olarak böyle özetlenebilir. Ama bu romanın özgünlüğünü ve derinliğini borçlu olduğu çok daha başka bir şey vardır; romanın konusunun hem dağıtan hem de kışkırtıcı nitelikler taşıyan özelliği okurun hemen farkına vardığı bir yazınsal olgu: Anlatıcı uydurmaktadır, uydurma bir gerçekliği yaşamaktadır. Böylece, anlatının tümü, kendi kendini bir biçimde ortadan kaldırır, yok eder. Romanın kendi kendini olumsuzladığı noktada bütün gerçeklik bir oyuna dönüşmüş, belirsizliğin olmadığı noktada kesin ve gerçek olan hiçbir şey ortaya çıkmaz olmuştur. Kurgusal gerçeğin yıkılışında belirsiz olan ile kesin olan, gerçek ile yapıntı iç içe geçer, birbirini yadsır ve olumsuzlar. Romanın adındaki eğretileme de sanal ya da gerçek bir gerçeği dile getirmektedir: Yılan acımadan ve sürekli olarak kendi kendini yer. İçimdeki Şahmaran, gerçek edebiyat tutkunlarının elinden bırakamayacağı, kışkırtıcı bir roman.