Robin Wood`un ilk kitabı olan Hitchcock`un Filmleri şu soruyla başlar: Hitchcock`u neden ciddiye almalıyız? O yalnızca heyecan-gerilim filmleri çeken ve bunlarda her zaman boy gösteren şişman, sevimli bir yaşlı adam ya da televizyonda kısa korku öyküleri sunan bir burjuva eğlendiricisi değildir. Söz konusu figür İngiltere`deki ilk filmlerinden Hollywood için çektiği başyapıtlara uzanan ve elliden fazla filmle süslenen sanat yaşamında dünya sinemasında sürekli yeniliklere imza atmış bir `auteur`dür. Sessiz sinemadan sesli sinemaya, siyah-beyaz filmden renkli film geçişin tüm aşamalarında belirleyici ve çığır açıcı bir uygulayıcı olmuş, Alman dışavurumculuğundan edindiği bakış açısını, Sovyet sinemasından öğrendiği teknikleri ve kuşkusuz bireysel yaratıcılığını kullanarak kendi kurgu tekniklerini ve sinemasal aygıtlarını geliştirmiştir. Filmleri basit polisiye ve gerilim öyküleri olmanın ötesinde, insanın durumuna, onun yaşamdaki konumuna ve varolan sistemin örüntülerine üstü kapalı, ancak bütünlüklü bir bakış sunar. Wood, işte tam bu noktada Hitchcock`la ilgilenmeye başlar.
Hitchcock`un Filmleri`nde başyapıtlarının derli toplu bir çözümlemesinin yapar, bunların temelinde yaşamın ve toplumsal ilişkilerin değişmezliği ilksavı vardır ve F.R. Leavis`in eleştirel yöntemi ve `auteur` kuramından hareket eder. Ancak yazar 1988`de kitabı tekrar ele aldı ve eleştirel bütünleyicisi olarak Hitchcock Sineması`nı yazdı. Wood`un şimdi daha da olgunlaşan eleştirisi, Marksist estetiğin ve nihayetinde feminizmin içinden geçip geliyor; bunların bazı yaklaşımlarını benimsiyor, bazılarını acımasızca eleştiriyor ve egemen ideoloji, kapitalizmin yansımaları, burjuva ahlakı, erkek egemen toplum ve `gay`lerin konumu gibi unsurları da göz önüne alıp Hitchcock`un filmlerini çözümlemeyi sürdürüyor.