Bu incelememi, arkası sıra geleceğini ümit ettiğim büyük bir 'Halk Hikayeleri Külliyatı'na bir giriş olarak görmek istiyorum. Bu düşünce ile misallerimi, bize halk hikayeleri hakkında tam bir fikir vermekten uzak kalan basılmış hikayelerden çok, elimizde bulunan basılmamış metinlerden aldım.
Buradaki 'basılmış hikayeler' sözüyle, bir bölüğü eski yazmalardan taşbasmalara, onlardan da, gitgide yozlaşarak, matbaa baskılarına geçmiş ve bilim çevrelerinde 'halk kitapları' deyimiyle nitelenenleri; 'basılmamış metinler' sözüyle de, sözlü gelenekten derlenmiş olup kitabımın ilk baskısında uzun bir listesi bulunanları anlatmak istemiştim. Şu yeni baskının sonuna eklediğim kaynakçada yer alan ve yine orada adları geçen kimi araştırıcıların yayınlarında dökümleri verilmiş olan derlemeler, yayımlanmamış metinlerin sayısını bir hayli kabartmış bulunuyor.
Ben, bilimde gerçeklere erişmek için en sağlam ve verimli yöntemin, birlikte yürütülen ya da birbirini izleyen ortak çalışmalar olduğuna inanırım. Yarım bıraktığım işi, nöbeti benden devralacak olanların tamamladığını görmek, göremesem bile bunun bir gün nasıl olsa gerçekleşeceğini bilmek beni sadece mutlu kılar. Ama kırk yıl öncesi gibi bugün de asıl büyük dileğim, benim bu kitapta ilk taslağını çizmeyi denediğim çok-yönlü incelemenin, ... halk hikayeleri metinlerinden oluşacak (belki on, belki on beş ciltlik) bir büyük yapıta bir öncü, bir giriş olmasıdır.