İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Tadımlık
Dünyanın En Güzel Arabistanı Cenneti
Şiir için, büyük harfle yazılan şiir için bir mucizedir Turgut Uyar. Öylesine ki, onu kuşağının, hatta toprağının şairleriyle değil, başta Zebûr yazarı Dâvut peygamber olmak üzere, bir yanıyla T. S. Eliot, pek çok yanıyla E. E. Cummings ve Fernando Pessoa gibi şiirin Büyük Ailesine mensup şairlerle karşılaştırmak gerekir. Gelgelelim, Turgut Uyar Mucizesinin açıklanabilmesi yolunda söz konusu bu karşılaştırma da işe yarar ölçüler getirmez bize; adı üstünde çünkü, mucize, açıklanabilir bir şey değildir, tanık oluruz sadece... ya da Şiiir Dili denen o müstesnâ seziş, hissediş ve kavrayıştan yana az da olsa bir nasibimiz varsa eğer, anlayabilmenin sınırlarına yaklaşabiliriz ancak; ki bunu da Tütünler Islak adlı kitabının epigramında bütün mümkünlerin kıyısında diyerek gene kendi söyler Turgut Uyarın. Mucizenin ilk işareti, ilk kıvılcım, ilk kitap Arz-ı Haldeki Yalağuz başlıklı şiirle, özellikle de söz konusu şiirin Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı, Tamamda da noksanda da (yalnızdı), Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı, iğneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu dizeleriyle çakar; ama asıl patlamayı, yaratmış olduğu mucizenin tartışılmazlığını (Türkiyem adlı kitabının Anadoluyu keşfeden içeriğiyle Turgut Uyarı da bir süreliğine uzaklaştırıp oyaladıktan sonra) Dünyanın En Güzel Arabistanıyla gerçekleştirir: Dünyanın En Güzel Arabistanının bu iklime getirmeye davrandığı, dünya durdukça yegâne evrensel tema olarak kalacak o binbir kollu içerik ve o içeriği taşıttığı dil, o güne kadar yazılmış şiirin bilmediği bir dildir... ki Türkiyede ve dünyada bir benzeri bugüne kadar yazılmamıştır.