İlk olarak Hümanizmin, daha sonra da Rönesansın gelişiyle Kabalistik düşünce modlarıyla birleşen ve Hermetizmin yeni ateşiyle iyice ısıtılan kompleks Gnostik düşünce geleneği antik nihilizmini terk etmiş ve kendisini meydana getiren çekirdeğini yeniden biçimlendiren düalist elbisesini bir kenara atmış ve kendini oluşturan özü yeniden şekillendirmiştir ki bu öz artık çağın yeni gereksinimlerine uygun bir şekilde benlikle karşılaşma bilinci olarak kendini bilmek olarak tanımlanmaktaydı.
Böylece Gnostik düşünce Kabalistik Hıristiyanların düşüncesine ilham vermiş, Rosicrucian hareketinin merkezini oluşturmuş, sır toplulukları (occult) oluşturmayı hedefleyen birçok macerada çiçek açmış ve büyük mistiklerin, ruhani düşünürlerin ve simyacıların, özellikle de onsekizinci yüzyıl Almanlarının düşüncelerini tamamıyla etkisi altına almıştır.