TARİHİ, YAZANLAR YAPARSA...
Tarihi, başka hiç kimse değil, onu yazanlar yapar!
İngiliz tarihçi Edward Carr böyle diyor. Gerçekten de tarihle istedikleri gibi oynayanların onu içine soktukları kılıklardan, kılıflardan çıkarmak, gizemlerinden kurtarmak gerekiyor. Hatta daha da ileri giderek söylemek gerekirse `tarih diye yutturulan` şeylerle uğraşmak gerekiyor.
Her toplumun belleğini ve giderek kimliğini oluşturmada tarihin rolü çok büyük. Başta egemenler, yönetenler, yukarıdakiler olmak üzere, bu rolün farkıda olan herkes de tarihi kendilerince kullanmaya, `yapmaya` çalışırlar. Egemen tarih anlayışının, her toplumun resmi tarihinin doğduğu ve beslendiği zemin budur. ABD`nin önde gelen düşünür ve tarihçilerinden Michael Parenti tam da buna meydan okuyor. Bazen seri üretim gibi piyasaya sürülen birçok tarihsel efsaneye savaş açıyor. Kazanan tarafın iktidar ve ayrıcalıklarını sürdürmek için tarihi nasıl çarpıttığını göstermekle kalmıyor aynı zamanda tarihçilerin mesleki ve sınıfsal önyargılardan nasıl etkilendiklerini de sergiliyor.
Parenti, antikçağdan modern zamanlara, engizisyon ve Jeanne d`Arc`tan günümüzün tarih kitaplarının emek karşıtı önyargılarına kadar, geniş ve uzun bir tarih kesiti içinde dolaşırken geçmişin ve bugünün birbirine nasıl ışık tuttuğunu ve aynı zamanda tarihin naslı heyecan verici olduğunu da gösteriyor.