Kitaplarımda yaşam üzerine yazdıklarımla sanat üzerine yazdıklarımı bir arada derliyorum. Bilinçli olarak. Çünkü yaşamı görmezden gelen bir sanatın insana yakışan bir sanat olabileceğine hiçbir zaman inanmadım.
Ahmet Cemal, yalnızca bir öğretim üyesi olarak değil, yazdıklarına bütün insani yönlerini yansıtan usta bir edebiyatçı olarak da kaleme almış Giderayak´ı. Kişi, yaşadığı topluma kendinden bir şeyler bırakmalı; yeryüzünde bırakılmış bir iz, eninde sonunda insanlığın ortak kültürel mirasına eklenir; sorumlu aydın bu mirasa sahip çıkar. Ahmet Cemal, geniş bir alanı kapsayan yazılarında bunu vurguluyor. Cumhuriyet´in çeviri atılımından üniversitelerin sorunlarına, kentlilik bilincinden savaşa karşı girişimlere kadar uzanıyor yelpazesi. Ülkemizin gündemini oluşturan konular, görülüyor ki aslında bir çırpıda çözümlenip anlaşılacak gibi değil. Yaşadığımız çağı anlayabilmek için sahip olduğumuz mirası gözden geçirmeli, kendimize ve çevremize sorular sormalıyız. Bush bir tiran mıdır, örneğin? Ya da Sokrates bizim için mi ölmüştür?