Gelişmekte olan ülkeler eskiden genellikle Batılı güçlerin geliştirme politikalarına konu edilirdi, şimdi ulusal güvenlik stratejilerine ve politikalarına konu oluyorlar. Bizim bu çalışmadaki amacımız üçüncü dünya daki hadiseleri sadece güvenlik endişesi ve pazar sorunu bağlamında ele alıp belirli teorik çerçeveler oluşturarak biçimsel bir çözümlemeye tabi tutmak değildir. İncelenen dünyayı içten tanıyan ve onu yaşayan bir araştırmacı/akademisyen olarak yapmak istediğimiz; buradaki siyasal, ekonomik ve sosyal gelişmeleri ve sorunları kendi gerçeklikleri içinde tespit ederek bunlarla mücadele yollarının araştırılmasına katkıda bulunmaktır.Gelişmekte olan ülkelerin Batılı merkez ülkelerle yapısallık arzeden ilişkilerini ve bunun etkilerini de bu yaklaşım ışığında değerlendirmek durumundayız.
ABD,Soğuk Savaş döneminde ağırlıklı olarak Batı'da konuşlandırdığı askeri birliklerini şimdi küresel çıkar ve tehdit algılamalarıyla şekillendirdiği yeni ulusal güvenlik stratejisi gereğince,muhtelif gelişmekte olan ülkelerde kurduğu anti-terör istasyonlarına yerleştiriyor.
Oysa terörle mücadele,önce onun doğuş nedenlerini(politik,ekonomik ve sosyal arka planını)iyi bilmeyi,bunları inceleyip kavramayı gerektirir.Eğer bunu ilgili siyasal irade(devlet)yapmassa,oradaki ekonomik ve politik sistemin ürettiklerinden memnun olmayanlar,kendi yöntemleriyle bir karşı-olumlu kültür meydana getirmeye çalışırlar.Bunlar yapıcı da olabilir,yıkıcı ve irrasyonel eylemler de içerebilir.Terör de bunlardan doğar.Meselenin bu sosyolojik boyutu yeterince anlaşılmadan,salt askeri ve politik önlemlerle terör önlenemez.Bugün,gelişmekte olan ülkelerin öncelikli sorunlarından biri budur....Prof.Dr.İBRAHİM S.CANBOLAT